CHP İstanbul İl Başkanı adayı Cemal Canpolat: Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde değişimi sağlayacağız

CHP’de 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından başlayan “değişim” tartışmalarının altında ilerleyen kurultay süreci devam ediyor. İlçe kongrelerinin ardından birçok kentte il kongreleri de tamamlanırken gözler, 8 Ekim Pazar günü (yarın) düzenlenecek İstanbul İl Kongresi’ne çevrildi.

CHP’nin 5 Kasım’da yapılacak 38. Olağan Büyük Kurultayı’na 196 delege gönderecek olan İstanbul’da il başkanlığı yarışı, CHP Bahçelievler İlçe Başkanı Özgür Çelik ile eski CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat arasında geçecek. Adaylar tarafından ifade edilmese de hem partililer tarafından hem de kamuoyu tarafından Çelik’in “değişimcilerin” adayı, Canpolat’ın ise “genel merkezcilerin” adayı olduğu belirtiliyor. İstanbul İl Kongresi’nden çıkacak sonucun 5 Kasım’daki büyük kurultayda genel başkanlık için dengeleri değiştirip değiştirmeyeceği ise merak konusu.

Cemal Canpolat ile İstanbul İl Kongresi öncesi adaylık süreci, parti içindeki “değişim” tartışmaları, Ekrem İmamoğlu’nun İBB adaylığı ve yaklaşan yerel seçimler üzerine konuştuk.

‘DİZLERİMİZİ DÖVEREK, BİRBİRİMİZE KIZARAK DEVAM EDEMEYİZ’

CHP İstanbul İl Başkanlığı için önce Bahçelievler İlçe Başkanı Özgür Çelik, birkaç gün sonra da siz adaylığınızı açıkladınız. Sizin adaylık süreciniz nasıl gelişti, aday olurken motivasyonunuz neydi?

Cumhuriyet Halk Partisi benim yuvam. Partimiz, seçimlerin ardından kamuoyunda tartışmaların odağına konuldu. Tabii ki, alınan seçim sonucunun tartışılması doğal, ancak bu tartışma CHP geleneklerine uygun olmayan yöntemlerle, uygun olmayan mecralarda yapılmaya başlandı. CHP köklü bir parti. Düştüğü yerden hep kalkmış devasa bir güç. Türkiye’deki yaklaşık 1 milyon 400 bin CHP üyesinin 300 bini İstanbul’da yaşıyor. Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye genelinde aldığı 25 milyon 500 bin oyun 5 milyonunu İstanbul’dan aldı. Bu devi yeniden ayağa kaldırmak gerekiyor. Ortada böyle bir güç varken, dizlerimizi döverek, birbirimize kızarak, siyasi gündemden koparak daha fazla devam edemeyiz. Hedef büyütmenin, bakış açımızı ve alışkanlıklarımızı değiştirmenin, örgütsel yapımızı güçlendirmenin, kararlı, cüretkar ve meydan okuyan bir siyaset yapma tarzının geliştirilmesine inandığım için aday oldum. Şurası kesin; sırtımızı parti örgütümüze, kendi gençlerimize, kadınlarımıza, seçmenimize yaslayıp çıtayı yükselteceğiz.

‘TRENDYOL GREVİ’NDE, BOĞAZİÇİ’NDE, GALATASARAY MEYDANI’NDA OLACAĞIZ’

Siz daha önce de CHP İstanbul İl Başkanlığı görevinde bulundunuz. Önceki görev döneminizle bu dönem arasında nasıl farklılıklar görüyorsunuz? İl Başkanı seçilmeniz durumunda öncelikli çalışmalarınız neler olacak?

Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapmak hiçbir dönem kolay değildi. Özellikle 12 Eylül darbesinin ardından, Cumhuriyet Halk Partisi’nin doğal müttefiki sayılabilecek sendikalar, sivil toplum ve gençlik hareketleri büyük oranda tasfiye edildi. CHP gibi 100 yıllık bir parti, dünle bugünü birleştirme yeteneğine sahip.

Yeni dönemde hem dışlanmış, yalnız kalmış kitleleri, hem de en eğitimli kesimleri partinin çalışma alanlarına çekeceğiz. “Broşür- afiş- pankart’ işlerine ve sandık güvenliğine sıkıştırılan ve “olmasa da olur” bir hale getirilen örgütü yeniden sokağa, mahalleye, fabrikaya, üniversiteye, meydanlara taşıyacağız.

Partide kararlara ve mücadeleye katılımı ve temsiliyeti artırmak için sendikacılara, akademisyenlere, aydınlara, meslek odası temsilcilerine, esnaflara, sanatçılara, öğrencilere parti içinde “meclisler” oluşturarak temsillerini sağlayacağız ve partiyi onlarla birlikte yöneteceğiz. Türkiye’de uzunca bir süredir unutulmaya başlanmış dayanışmayı ve toplumsal vicdanı yeniden öne çıkaracağız.

Siyaseti toplumsallaştıracağız, yani emekçilerin hakları için Trendyol Grevi’nde, akademisyenlerin hakları için Boğaziçi Üniversitesi’nde, adaletsizliğe uğrayanlar için adliyelerde, Cumartesi Anneleri için de Galatasaray Meydanı’nda olacağız.

Örgütsel yapının yeniden yapılanması için, partiyi partinin öz evlatlarının yönetmesi için önseçimi olmazsa olmaz yapacağız, partiyi kişilerin değil kurulların yönetmesini sağlayacağız. Gençleri ve kadınları daha fazla yönetim kademelerine taşıyacağız.

Parti içi demokrasinin bütün kanalarını açacağız.

‘KURULTAY İSTERSE DEĞİŞİM SAYIN KILIÇDAROĞLU’NU DA KAPSAR’

CHP içerisinde 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından bir değişim tartışması başladı. Kurultay sürecine giderken kamuoyuna ‘değişimciler’ ve ‘genel merkezciler’ diye yansıyan iki farklı grup var. Siz bu tartışmada kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Sizce CHP’nin bir değişime ihtiyacı var mı? Bu değişim CHP Genel Başkanı’nı da kapsamalı mı?

Değişime karşı olmak, eşyanın tabiatına karşı olmaktır. Bunu kim savunabilir. Kaldı ki, CHP’nin ilkelerinden biri devrimciliktir ve böyle bir partide değişime ayak direyen bir partilinin olması mümkün değildir. Ancak ‘nasıl bir değişim?’ sorusuna farklı cevaplar vermek mümkün. Ben kendimi CHP’nin temel ilkeleri ve gelenekleri içinde fikri düzeyde bir değişimin tarafı olarak tanımlayabilirim. CHP bir lider partisi değildir; bir fikir ve kadro partisidir. Bu fikri temelde politika üreten kadroların, kitlelerin desteği ile iktidarı hedefleyen bir partidir. CHP’deki değişim tartışmasını Genel Başkan değişimine indirgemek, gerçek bir değişim fırsatının ıskalanması demektir. Biz genel başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde değişimi sağlayacağız. Parti kurulları, kurultay Genel Başkan değişimi isterse tabi ki değişim ve yenilenme Sayın Kılıçdaroğlu’nu da kapsar. Genel Başkanımız da bunu açık yüreklilikle ifade etti zaten.

‘DELEGENİN İSTANBUL’DAKİ TERCİHİYLE KURULTAYDAKİ TERCİHİ PARALEL OLACAKTIR’

Kasım ayında yapılacak CHP Kurultayı’nda oy kullanacak delegelerin yaklaşık 6’da 1’i İstanbul’dan gelecek. İki adaylı seçimde Özgür Çelik’in ‘değişimcilerin’ adayı, sizin ‘genel merkezin’ adayı olduğunuz ifade ediliyor. Sizce İstanbul İl Başkanlığı’nı Özgür Çelik’in kazanması, kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu ile Özgür Özel arasındaki dengeyi değiştirecek bir etki yaratabilir mi?

Ben kendimi ‘genel merkezin adayı’ olarak değil, CHP iktidarını arzulayan partililerin, örgütün adayı olarak görüyorum. Ancak kamuoyu önünde yapılan kimi tartışmalar, ‘değişimcilerin adayı’ ya da ‘genel merkezin adayı’ gibi değerlendirmelerin yapılmasına neden oluyor. Kendi yol arkadaşlarımızla değil iktidarla mücadele edeceğiz. İstanbul kongremize de, partimizin kurultayına da partimizi ve ülkemizi küçük ve kişisel çıkarlara göre değil, solun, sosyal demokrasinin evrensel bakışına uygun olarak sol değerlerle donatma, partiyi kamucu, yenilikçi yeni yüzlerle buluşturarak partinin değişimini ve yenilenmesini sağlayacağız. Kişileri değil, fikirleri yarıştıracağız. İstanbul Kongresi’nde kim seçilirse seçilsin, CHP İstanbul örgütünün tüm üyelerinin başkanı olacaktır. Büyük kurultaya etkisi ne olur derseniz, delegelerimizin İstanbul’daki tercihi ile büyük kurultaydaki tercihlerinin paralel yönde olacağını söylemek yanlış olmaz.

‘DELEGELERİMİZ SAĞDUYULU HAREKET EDECEKLERDİR’

CHP’nin ilçe delege seçimlerine de ‘değişimciler’ ve ‘genel merkezciler’ tartışması hakim oldu. 8 Ekim’de oy kullanmaya gelecek ilçe delegelerine baktığınızda kazanma şansınızı nasıl görüyorsunuz?

Siyaset aynı zamanda bir iddia işi. Ben iddialı bir siyasetçiyim, tabii kazanmak için aday oldum. Partimizin tüm üyeleri ve delegelerimiz, partimize yönelik saldırıların farkında ve bu saldırıları durdurmak adına sağduyulu hareket edeceklerdir.

‘İMAMOĞLU’NU İBB BAŞKANLIĞI İÇİN ÖNEREN KİŞİ BENDİM’

Ekrem İmamoğlu’nun İBB’ye bir dönem daha aday olmasını nasıl yorumluyorsunuz? Partide ‘değişim’ çağırısı yapan isimlerden birisi olan İmamoğlu ile iletişiminiz nasıl? İl Başkanı olmanız durumunda yerel seçim sürecinde İmamoğlu ile uyumlu çalışabileceğinizi düşünüyor musunuz?

Ekrem İmamoğlu bizim hali hazırda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızdır. Hem de iki kez seçim kazanarak bu koltuğa oturmuştur. Bütün belediye başkanlarımızın olduğu gibi Sayın İmamoğlu da iktidarın bütün engelleme girişimlerine rağmen başarılı bir dönem geçirmiştir. Bizim görevimiz açık, 31 Mart’ta yeninden Ekrem İmamoğlu’nun İBB Başkanı seçilmesini sağlamaktır. Kaldı ki, ben seçildiğimde hedefim yalnızca Büyükşehir’i kazanmak değil, aynı zamanda 14 olan belediye sayımızı 28’e çıkarmak olacaktır.

Diğer yandan, yukarıda da belirttiğim gibi, CHP’de değişim talebinin sadece Ekrem İmamoğlu’nun bir talebi olduğunu söylemek doğru bir tespit değil. Genel Başkanımız da ben de partimizin bütün üyeleri ve seçmenleri de partimizi iktidara taşıyacak bir değişimi talep ediyor. Nitekim biz de kurultayımızda bu değişimin adımlarından birini daha atmış olacağız. Ardından yapacağımız tüzük kurultayı ile bu değişimi perçinlemiş olacağız.

Ekrem İmamoğlu ile uyumlu çalışma konusuna gelince. İmamoğlu’nu Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu dönemde büyükşehir belediye başkanlığı için öneren kişi bendim. CHP’li bir belediye başkanı ile CHP’nin il ve ilçe başkanının uyumlu çalışmama gibi bir lüksü yoktur. Ülkenin çıkarları ve halkın sorunlarının çözümü için siyaset yapıyoruz. Aynı amaç için mücadele edenlerin uyumsuz olması söz konusu olabilir mi?

‘İTTİFAKLAR SEÇİM DÖNEMLERİNDE KURULUR, 6 AYDA ÇOK ŞEY DEĞİŞİR’

İYİ Parti yerel seçimlere 81 ilde kendi adayları ile gireceğini açıkladı. AK Parti ve MHP’nin ise ortak aday göstermesi bekleniyor. Sizce CHP bu seçimde İstanbul’u elinde tutabilecek mi?

Seçimlerden sonra bir karamsarlık havası ortaya çıktı ve birileri bunu özellikle de körükledi. Bakın Türkiye’de yapılan son 4 seçimde CHP İstanbul’da AKP’nin önünde çıkıyor. 2017 yılındaki referandumda İstanbul’da yüzde 52,2 oranında ‘Hayır’ oyu çıktı. O zaman İYİ Parti henüz kurulmamıştı. Biz tabii ki her zaman ülke çıkarlarını ön planda tutarak ittifaklara açığız. Asgari müştereklerde bir araya gelmek her zaman gerekir, kaldı ki bu sistem bize 50 artı biri dayatan bir sisteme dönüşmüş durumdadır. Bu gerçek karşısında Türkiye’de tarihe geçecek bir ittifakı kurgulayan, iktidarın ezberini bozan ve gerçekleştiren genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Muhalefetin Türkiye gündemi yerine kendi gündemine döndüğü bir ortamda ittifakın koşulları ne olur, nasıl ittifakları hangi ilkeler çerçevesinde gerçekleştirilir, bunlar daha sonraki konulardır. Ancak şurası çok açık ki, yerel seçimlerin dinamiği hep farklıdır. İttifakı yalnız masa başında diye kurgularsak olmaz. İttifak sokakta kurulur, tıpkı 2019 Yerel Seçimleri’nde olduğu gibi. Bu seçimlerde eminim böyle olacak. Adına ne dersek diyelim, ister “İstanbul İttifakı”, ister “Adana İttifakı”, hepsi masa başında değil önce gönüllerde, sonra sokakta, mahallede, ilçede kurulmalı. İşte o zaman böyle ittifakın dışında hiçbir siyasi parti kalmaz, kalamaz, ittifakta yer alır. Parti istemese bile seçmen ittifakı ister. İttifaklar seçim dönemlerinde kurulur ve seçime de 6 ay var. Siyasette 6 ayda çok şey değişir.

‘BAĞLAMINDAN KOPARTILAN BİR CÜMLE ÜZERİNDEN ALGI YARATILMAYA ÇALIŞILDI’

Katıldığınız bir televizyon programında, ‘Kılıçdaroğlu’na saldırmak, Mustafa Kemal’e saldırmaktır’ ifadelerini kullanmanız kamuoyunda eleştirilere neden oldu. Bu açıklamanız Kılıçdaroğlu’nu eleştirilemez bir noktaya getirme çabası gibi algılandı. Bu konudaki eleştirilere cevap vermek ister misiniz?

Orada bağlamından kopartılan bir cümle üzerinden algı yaratılmaya çalışıldı. CHP genel başkanının koltuğu, Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğudur. Bugün o koltukta Kemal Kılıçdaroğlu oturduğu için Sayın Kılıçdaroğlu’nu örnek gösterdim. Burada kastettiğim şeyin CHP Genel Başkanlığı makamı olduğu gayet açıktır. Bizim, partimizin ve ülkemizin kurucusu olan ebedi liderimizle bir başkasını mukayese etmek gibi bir yaklaşımımız asla olamaz. Bu tür yakıştırmalara kimlerin hevesli olduğu ortadadır. Siyasette her zaman doğru bildiğini söylemekte bir an tereddüt etmemiş Cemal Canpolat’ı böyle bir cümle üzerinden kişisel ikbal elde etmeye çalışmakla suçlamak, hem CHP’yi, hem Cemal Canpolat’ı tanımamakla mümkün olabilir.

‘KADIN TEMSİLİYETİNİN TARTIŞMA KONUSU OLMAKTAN ÇIKMASI ÖNCELİKLİ HEDEFİMİZ’

Canan Kaftancıoğlu, CHP’nin üst yönetiminde etkin olan kadın siyasetçilerden birisiydi. Görevini ya size ya Özgür Çelik’e devredecek. CHP’nin yönetici kadrolarında kadınların aldığı rolün az olmasına yönelik eleştirileri nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye’de kadınların siyasete katılım oranının düşük olması sadece bizim değil ülkemizin bir sorunu. Avrupa’da, ABD’de kadının seçilme hakkı yokken kadına seçme ve seçilme hakkını aynı anda vermiş bir Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinde kadın temsiliyetinin tartışma konusu olmaktan çıkması bizim öncelikli hedefimizdir. Biz kadının siyasette bir vitrin unsuru olarak değil, bütün karar organlarında aktif şekilde yer almasını istiyoruz. Nitekim yönetimimizde sadece başkanlık düzeylerinde değil partinin her kademesinde cinsiyet kotasına gerek kalmayan bir katılımı sağlamak için çalışacağız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir